Tarih boyunca sağlam mal ve hizmet üreten toplumlar sağlam, yani üretim miktarı sınırlı para talep etmişlerdir.
Bu sınırlı para doğal özelliklerinden dolayı genelde altın ve gümüş olmuştur. Az da olsa başka örnekler de görülür. Örneğin Pasifik’te Yap adasında 6. ve 19. Yüzyıllar arasında kullanılan kaya paralar gibi.
Roma ve Osmanlı imparatorluklarının kuruluş ve yükseliş devirlerinde altın ve gümüş para kullanmıştır. Almanya 1871’de siyasi birliğini tamamlayıp çok büyük bir endüstriyel ve kültürel güç olarak ortaya çıktığında ilk işi %100 altına dayalı kağıt para sistemine geçmek olmuştur. Böylece tüm dünya %100 altına dayalı kağıt paralara geçmiş ve Klasik Altın Standardı dediğimiz yapı kurulmuştur.
Oysa toplumlar zayıflamaya başladığında devletler ellerinde olduğundan daha çok para varmış gibi göstermeye çalışırlar. Bunun için paranın sınırlı ve zor üretilen değil kolayca ve sınırsızca üretebilen bir ürün haline getirilmesi gerekir. Hemen tüm devletler gibi Roma ve Osmanlı da çökmeye başlayınca altının içine bakır gibi başka madenler katmaya kalkışmış; bu da ekonomideki en önemli osur olan güven unsurunu yok edip sonunda hem iktisadi yapının hem de imparatorlukların çökmesine neden olmuştur. Almanya 1. Dünya Savaşı’nda yenilince borçlarını ödeyebilmek için altına dayalı olmayan sınırsız kağıt para basmış ve hiperenflasyona yol açmıştır. Bu durum toplumsal ve ekonomik yapıyı öyle bozmuştur ki Adolf Hitler ve Nazi Partisi iktidara gelmiştir.
Batıda 300 yıl önce başlayan modern para ve sanayi ekonomisi ise 19. yüzyıl sonunda özellikle işçi sınıfının çok daha fazla hak talep etmesi ile ciddi olarak zorlanmaya başlamıştı. Zorlanan yöneticiler hemen sınırlı paradan sınırsız paraya geçmek üzere adımlar atmaya başladı.
İlginizi çekebilir: Bitcoin, Altın ve Gümüş Mücadelesi
Dolar geldi, altın için yeni bir dönem başladı
Klasik altın standardı 1913’te ABD merkez bankası FED’in kuruluşu ile son buldu. FED’in bastığı doların altın karşılık oranı %100’den %40’a düşürüldü. 1944’te Bretton Woods sistemine geçildi. Dolar getirene altın veririz ama karşılık oranını kaldırıyoruz denildi. 1971’de ise doların altın ile bağı tamamen kopartıldı.
Bu tarihten itibaren ABD artık çok kolayca istediği kadar sınırsız dolar basabilmeye başladı. 1944’te Dolar Küresel rezerv para haline getirilmiş ve tüm diğer paralar da dolara bağlanmıştı. 1971’de Dolar ve altının bağı kopunca, tüm dünya paralarının da altın ile bağı koptu. Tarihte o güne kadar sınırsız para deneyenleri hep şehir ya da ülke boyutunda yapılmıştı. Oysa 1971’den itibaren tarihin ilk küresel sınırsız para deneyine girmiş olduk.
Tüm sınırsız para deneyleri çok yüksek enflasyon ve ekonomik yıkım ile son bulmuştur. Bu seferki deney küresel olduğu için getireceği enflasyon ve yıkım da küresel olacaktır. Bu kaçınılmaz sona karşı ne merkez bankaları ne de hükümetlerin çok fazla yapacak bir şeyleri yoktur.
Yıkımdan kendisini korumak isteyen bireylerin, şirketlerin ya da devletlerin yapacağı ise sınırsız paraya karşı üretimi sınırlı parasal varlıklarda adeta sigorta pozisyonları almaktır. Zira merkez bankaları özellikle 2008 Krizi’nden sonra altın alımlarını arttırmıştır. Rus merkez bankası gümüş de topluyor. JP Morgan 2011 yılından bu yana tarihte bir özel kuruluşun biriktirdiği en büyük gümüş varlığı topluyor.
İlginizi çekebilir: Bitcoin Global Krize Yol Açar mı?
Finansal felaketten Bitcoin ile korunmak
Birçok yatırımcı altın ve gümüş yanında Bitcoin ile de yaklaşan yıkıma karşı tedbir alınabileceğini düşünmektedir.
Bitcoin altının bilgisayar dünyasına taşınmış hali ya da dijital altın olarak değerlendiriliyor. Bitcoin’nin arkasında yer alan Blockchain ya da "blokzincir" isimli dağıtık veri tabanı teknolojisi insanların (ya da makinelerin) bir aracı, merkez ya da otorite olmadan kendi aralarında güvenli bir şekilde herhangi bir konu üzerinde uzlaşmaya varmalarını sağlamaktadır. Bu uzlaşma konusu kimin hangi emlak varlığına sahip olduğu (yani tapu kayıtları) ya da hangi eserin, tasarımın kime ait olduğu (yani fikri mülkiyet hakları) vb olabileceği gibi para da olabilmektedir.
Bitcoin’in blockchain teknolojisi sayesinde değiştirilemez programına göre üretilebilecek Bitcoin miktarı yaklaşık 21 milyon ile sınırlıdır. Yine tıpkı altın ve gümüş gibi Bitcoin üretmenin de bir maliyeti vardır.
Her önüne gelenin sisteme giriş yapmasını engellemek için blockchain teknolojisi sisteme veri girişini çok zor bazı matematik problemlerinin çözümüne bağlamıştır. Buna ‘proof of work’ ya da ‘iş kanıtı’ denir. Bu problemlerin çözümünü en önce gerçekleştiren üye ise hem yeni veriyi (örneğin A’dan B’ye Bitcoin gönderimi) sisteme ekler hem de bunun karşılığında Bitcoin kazanır. Bu işleme de madencilik denir.
İşte bu madenciliği yapabilmek için hem çok kuvvetli bilgisayarlar satın almak hem de problemleri çözerken yoğun şekilde enerji kullanmak gerekmektedir. Altana Digital Currency Fund CIO’su Alistair Milne’e göre bir Bitcoin üretmenin bugünkü maliyeti ortalama 8000 dolar civarında. Tabi bu maliyet enerji fiyatlarına göre farklı ülkelerde değişiklik gösterebilmektedir.
Yani Bitcoin de altın ve gümüş gibi hem sınırlı üretilir hem de üretimi ciddi bir maliyet gerektirir. Oysa günümüzde sınırsız para basan merkez bankaları ya çok düşük maliyetle kağıt para basıyor ya da çok daha geniş şekilde sıfır maliyetle sadece bilgisayar tuşlarına basarak dijital para üretiyor.
İlginizi çekebilir: Bitcoin - Dünyanın En Başarılı Merkez Bankası
Bitcoin hakkında doğru bilinen önemli bir yanlış
Birçok kişi Bitcoin’in de merkez bankalarının ürettiği dijital kayıtlar gibi maliyetsiz bir şekilde sınırsız şekilde üretilebildiğini düşünüyor. Bu nedenle Bitcoin ve altının bir tutulmasını anlamıyor hatta buna sinir oluyorlar. Bu durum aynı zamanda klasik sistemin oluşturduğu kavram kargaşasından da kaynaklanıyor. Gördüğümüz gibi bugün merkez bankaları ve bankaların kullandığı dijital kayıtlar zaten dijital paradır. Bitcoin gibi dağıtık veritabanı teknolojilerine dayanan paralar ise kripto yani şifre paralardır. Aslında Çin veya Türkiye dijital parasını üretiyor demek saçmadır. Çünkü tüm dünya ülkeleri zaten kendi para birimlerini elektronik ortamda dijital olarak kullanmaktadır. Bazı ülkelerin yeni yaptığı şey ise dijital değil kripto para üretmektir.
Bitcoin altın ve gümüş ile aynı özellikleri gösterdiğine göre sınırsız basılan paralara ve özellikle sistemin merkezinde yer alan dolara karşı tıpkı altın ve gümüş gibi etkili bir silahtır. 5000 yıllık uygarlık ve para tarihinde henüz yeni bir kategori olduğu için çok da güçlü bir silahtır. Bitcoin fiyatı 2010’da 5-6 sentlerden (bugün 6000 dolarda olduğunu kabul etsek bile) 100 bin kattan fazla artmıştır! Fiyatındaki tahammülü çok zor dalgalanmalara rağmen enflasyona karşı müthiş etkili bir araçtır.
Bitcoin olmasa bile 1971’de son şeklini alan ve dünya ekonomisinde bugün sorunların büyük kısmını oluşturan sınırsız dolar sistemi er geç yıkılacaktır. Uluslararası para sistemi değişecektir. Tarihte sürekli sınırlı paradan sınırsız paraya ve tekrar sınırlı paraya giden bir döngü vardır.
Ancak 1971’de dolar ile altının bağı koparıldıktan sonra oluşan büyük enflasyonu ve altın fiyatlarında yaşanan müthiş yükselmeyi durdurabilmek için Türev Piyasaları devreye sokulmuştur. Yani elinizde altın veya gümüş olmasa bile bu kıymetli metalleri açığa satma imkanı getirilmiştir.
Bitcoin baskıyı kırabilecek mi?
Bu şekilde altın ve gümüş fiyatları 1980’li yılların başından beri ciddi şekilde baskılanmaktadır. Bitcoin bu baskının kırılmasında ve sınırlı paralara daha çabuk geçişte yardımcı olacaktır. 2017 yılında Bitcoin fiyatı 1000 dolardan 20.000 dolara fırlayınca Bitcoin’e de türev işlemleri getirilmiştir. Türev işlemlerin başladığı gün Bitcoin fiyatı düşüşe geçmiştir. Zaten eski CFTC Başkanı Christopher Giancarlo türev işlemlerin Bitcoin fiyatını düşürmek için getirildiğini Ekim ayında itiraf etti.
Ancak sistem Bitcoin’e türev getirerek adeta kendi altına dinamit koymuştur. Bugün altın piyasası 8-9 trilyon dolar, gümüş piyasası ise 0,5 ila 1 trilyon dolar civarında değere sahiptir. Oysa Bitcoin’in piyasa değeri sadece 130 milyar dolar civarındadır. Üstelik Bitcoin de çok kısa sürelerde %30-40’lara varan fiyat hareketleri oluşabilmektedir.
Zaten dalgalı olan bu piyasada büyük hareketler oluşturmak için çok daha az sermaye yeterli olmaktadır. Bu özellikleri ile panik durumunda Bitcoin kendisi üzerine kurulu türev piyasalarını çok hızlı bir şekilde yıkabilir. Bitcoin‘de başlayan bir türev sorunu anında katrilyonlarca dolar hacme sahip diğer global türev piyasalarını da ciddi tehlikeye atabilir.
Sınırsız paralara karşı altın ve gümüş artık sınırlı para zamanı geldiği için mutlaka galip gelecektir. Fakat Bitcoin olmazsa bu süreç çok daha fazla uzayacaktır. Sınırsız para sistemi ne kadar daha fazla devam ederse oluşacak ekonomik yıkım da o kadar daha büyüyecek ve zarar görecek birey, şirket ve devlet sayısı da o kadar daha fazla artacaktır.