Lakabı “Dr. Doom” olan ekonomist Nouriel Roubini 24 Aralık 2022 günü yayınlanan bir makaleyi retweet etmiş. Çok beğenmiş olsa gerek ki okumamız için adeta gözümüze sokmuş. Ben de challenge’ı görüyorum ve bu haftaki köşemi bahsedilen yazıdaki eleştirilere ayırıyorum. 

Öncelikle makalenin linki aşağıda, kısa bir alıntıyı da buraya koyuyorum:

“2016'da, Bitcoin gibi kripto para birimlerinin "yükümlülüğü olmayan varlıklar" olduğuna işaret eden bir makalenin ortak yazarıydım. Başka bir deyişle, “bunlar, çift kayıt sistemindeki defter tutma yasalarına meydan okuyarak yoktan yaratılmışlardır." Finansal varlıklar her zaman birilerinin sorumluluğundadır. Başka bir tarafın yükümlülüğü değilse, nihai olarak ona değer veren varlığın getirilerini kim ödeyecek? Hiç kimse ödemeyecek, dolayısıyla kriptoların temel bir değerleri yoktur.”

Birisinin varlığı (asset’i) başkasının yükümlülüğüdür (liabilite’sidir) demiş. Bundan haberimiz var mıymış?  Bitcoin’e akan varlıklar kimin yükümlülüğü? Bunu biliyor muymuşuz.

Cevap veriyorum:

Bitcoin’e ve kripto varlıklara akan varlıklar banka sisteminden dışarı doğru akıyor! Banka sistemi su kaçıran depo gibi, dışarı varlık kaçırıyor. Onlardan kaçan varlıkları bizler yeni bir teknoloji ile yeniden ve başka paradigma ile işleyen farklı bir muhasebe sistemine yazıyoruz. Mesela birisi bankadaki USD’sini bozdurup ETH aldığında kendi döviz varlığını yine kendi Ether’ine dönüştürmüş oluyor. Borçlu da alacaklı da kendisi. Yok olan dolarına karşılık bir miktar Ether koyuyor yeni deftere. Eski defterden silinen bana ait bir varlık yeni defterde başka bir isimde beliriyor ve bana ait olmaya devam ediyor. İş ileride tapuları ve menkul kıymetleri de blokzincirine aktarmaya gelince daha da net anlaşılacak bu durum. 

Tabii çok sayıda kişi bunu yaparsa o zaman milyarlarca doların yerini Ether, Bitcoin gibi yeni varlıklar doldurmuş oluyor. Milyarlarca dolar bankalardan kayboluyor ve geri gelmiyor. Aslında bu yeni isimli varlıklar başka bir muhasebe sisteminde yeni bir teknoloji ile yeniden kaydediliyorlar. 

Bu da yeni bir muhasebe sistemi ve sizin bildiğiniz o “double-entry book-keeping” değil, felsefesine kadar, hukukuna kadar apayrı. Bizim burada kayıtlar şeffaf, tekil ve ortak ve tamamen işlem (transaction) tabanlı. Hukuk da varlıkla beraber içeriye kodlanmış olarak beraber geliyor. Hukuk kodu ve teknoloji kodu bizde bir bütün. Tesadüf, İngilizce’de ikisine de “code” deniliyor. 

Devrimler hep böyle olmuştur…

Arkadaşlar, devrimsel değişimler hep böyle olmuştur: Devrim bir yere bünyenin içinden çıkarak gelmez. Dışarıdan gelir, paradigma olarak farklı bir yerden kopup gelir; o nedenle devrimleri içeriden bakarak, paradigma değişikliğini kavramadan anlamlandıramazsın.

Kripto paralar da yüzyıllardır işleyen merkezi para sisteminin içinden çıkmamış, tamamen başka bir paradigma kullanarak, bankacılık ve finans kurumları dışında düşünen ve çalışan teknik insanlar tarafından geliştirilmişlerdir. Yapısal olarak kripto paralar e-posta gibidirler, internet sitelerine, bit-torent gibi servislere benzerler. Eşten-eşe (p2p) çalışırlar.

Ne kadar farklılar?

Akdenizin suyu ile Atlantik okyanusunun suyu birbirine karışmaz. İkisinin ekosistemleri çok farklıdır, adeta tatlı su gölü ile tuzlu su denizi gibidirler. Ama ikisinin birbirine dokunduğu dar bir boğaz vardır: Cebelitarık Boğazı. 

Kripto paralar ile merkez bankalarının ürettiği paraları da birbirlerine karışmazlar. İkisinin network’leri, teknolojileri, protokolleri vb. tamamen farklıdır. 

Arada köprü işlevini gören bağlantılar vardır: USDT ve USDC gibi stabil-paralar bu işe yarar. Bu köprüler işte bu iki dünyayı bağlayan Cebelitarık Boğazı gibidir, varlık geçişini mümkün kılarlar ama o kadar. Bu iki suyun birbirinden ayrılığı gibi fiat paralar ile kripto paralar da çok farklıdır, teknolojik altyapıları da muhasebe kavramları da, hukukları da çok farklıdır, iki ayrı gezegenden gelmiş kadar ayrıdırlar. O kadar ki hayat boyu banka yazılımları ile uğraşmış bir mühendis, özel çaba gösterip aylar, bazen yıllar harcamadıkça kripto ekosisteminin felsefesini de teknolojisini anlayamaz. Çoğunlukla küçümser, burun kıvırır ve gider. Bu sebeple, bu yeni paradigmada çalışan mühendisler hemen her zaman yeni mezun gençlerden oluşur. Ya da Vitalik Buterin gibi neredeyse hiç üniversite görmemiş özel beyinlerden. 

Bizler saf mıyız?

Bahsettiğim makalenin yazarı klasik bankacılık sisteminde eğitim almış birisi. Zaten dünyadaki tüm üniversitelerin, hadi ayıp olmasın yüzde 99’unun diyelim, ekonomi ve işletme bölümlerinde verilen eğitim de neo-liberal iktisat eğitimidir. Bu eğitim finans konusunda öğrencilere belli bir ideolojik formasyon vermek üzere tasarlanmıştır. Aynı klasik banka yazılımcılarının karşılaştığı felsefi ve teknolojik kopuş gibi, klasik finans eğitimi almış insanlar eğer ezberlerini kırmaya açık değillerse buradaki yeni paradigmayı anlayamazlar ve bu yazar arkadaş gibi küçük görürler. Bizleri, yani kriptoya yıllarını vermiş deneyimli teknolojistleri de, çok okuyan, analizler yapan ekonomistleri ve ekonomi gazetecilerini de küçük görme ve basite indirgeme eğilimine girerler. Bununla son 7-8 yılda ne kadar çok karşılaştığımı tahmin edemezsiniz. 

İşte bu makalede de yazar kripto dünyasında emek verenlerin en basit bir okul bilgisini, klasik finansta öğretilen temel muhasebeyi bilmediğini, anlamadığını ima etmemiş, direk söylemiş. Roubini de bunu alkışlıyor, makaleyi de o nedenle retweet ediyor. Biz safız ya, demek çift kayıt muhasebe nedir bilmiyoruz ve anlamıyoruz. İsteyen muhasebe Profesörü Ümmühan Aslan Hocayla beraber yazdığımız 2018 tarihli makaleye göz atabilir. (Ref.2) Bakın bakalım anlıyor muymuşuz?

Finansal denetim meselesi

Yazar makalede bir yerde de CZ’ye atıfta bulunarak, onun kendi borsası Binance’e denetim yaptırma deneyimi sonrasında söylemiş olduğu bir cümleyi de CZ’nin bilgisizliğine tanık olarak kullanmaya çalışmış:

“Audit firmalarının çoğu henüz kripto para borsalarını nasıl denetleyeceklerini bilmiyorlar.”

Böyle demişti CZ, zira makalenin yazarının da belirttiği gibi klasik muhasebenin mali denetim kuralları ve yöntemleri ile kripto para borsalarına denetim yapılması imkansızdır. Kurumsal denetim firmalarının konuyu anlayıp yeni denetim metodları geliştirmeleri gerekiyor. Bugüne kadar büyük denetim firmaları bu öğrenme konusunu ağırdan aldılar, ancak yeni yeni bünyelerinde konuya vakıf ortaklar bulundurmaktalar. 

Özet

Klasik muhasebe analog olarak tutulur, karşılıklı iş yapan iki tarafın ikisi de ayrı ayrı defter tutar. Bunlar senkronize değildir, birbirine bağlı da değildir. Bağımsız ve birbirinden habersiz tutulan defterlerdir. Saf olan sizlersiniz, bu basit konuları bilmediğimizi sanıyorsunuz. Banka ve para yazılımlarınızı, kullandığınız muhasebe sistemlerini de gayet iyi tanıyoruz. Her şeyin farkındayız. Sizler ise hala bizim ne yaptığımızı anlamıyor ve öğrenmemekte de direniyorsunuz. 

Referanslar:

  1.  https://davidgerard.co.uk/blockchain/2022/12/24/return-to-nothingness-big-cryptos-struggles-with-basic-accounting-and-economics-by-martin-walker/
  2. https://www.researchgate.net/publication/329572812_Blok_Zinciri_Teknolojisi_ve_Uc_Yanli_Muhasebe_Sistemi_Cemil_Sinasi_Turun_Ozet

Not: 2018’deki bu makalemizde kripto muhasebesi için “üç-yanlı-kayıt” tabirini kullanmıştık, ancak sonradan buna “üç ortamda muhasebe” (alıcı cüzdanı, satıcı cüzdanı ve blokzincir ortamları) denmesinin daha doğru olacağına kanaat getirdik. Kesin kayıt ise tek bir yerde, blokzincirde tutuluyor. Ayrıca alıcı ve satıcıda da referans kayıt var. Belki ileride “3 ortamlı tekil kayıt denilebilir”. Değerli Hocam Ümmühan Aslan ile de bu konuyu arada bir istişare ediyoruz.