İçeride ‘Deprem Felaketi’ ve seçimler, dışarıda ise enflasyon, Fed ve bankacılık krizi. Gündem toz duman. Biz bu yoğunluk içinde yön bulmaya çalışırken, gözlerden uzak bir yerde, sınırsız doları ve petro-dolar rejimini derinden etkileyecek çok önemli bir gelişme yaşandı: İran ve Suudi Arabistan tekrar diplomatik ilişki kurmak üzere bir araya geldi. Üstelik bu iki düşman din kardeşini bir araya getiren ise Çin oldu.

Suudi Arabistan, Tahran'daki büyükelçiliğinin basılmasının ardından 2016 yılında İran'la ilişkilerini kesmişti. Krallık, İran'ı 2019'daki petrol tesislerine yönelik füze ve drone saldırılarının yanı sıra Körfez sularında tankerlere yönelik saldırılardan da sorumlu tutmuştu. İki ülke Suriye ve Yemen iç savaşlarında da karşı karşıya gelmişti.

Çin, İranlı ve Suudi yetkilileri Pekin’de gizli olarak bir araya getirmeyi başardı. Görüşmeler 4 gün sürdü. 10 Mart’ta, 3 ülke ortak bir bildiri ile yine Pekin’de İran ve Suudi Arabistan’ın tekrar diplomatik ilişki kurmak konusunda mutabakata vardığını açıkladı. Anlaşmaya göre iki ülke elçiliklerini karşılıklı olarak önümüzdeki iki ay içerisinde tekrar faaliyete geçirecek. İran ve Suudi Arabistan birbirlerinin egemenliğini tanıyarak, iç işlerine karışmayacak.(1)

Çin’in İran ve Suudi Arabistan’ı bir araya getirmesi neden sınırsız dolara karşı çok ciddi bir hamle? ABD 1913 sonunda merkez bankası Fed’i kurana kadar, dolar %100 altın karşılığı basılan bir para birimiydi. Yani Amerika, ne kadar altını varsa ancak o kadar değerde baz para üretebiliyordu. Yıllar içinde doların altın karşılık oranı azaltıldı. Böylece Washington yönetimi sahip olduğu aynı miktar altın ile çok daha fazla dolar basılabiliyordu. Bu arada Amerika’ya mal satanlar ise sürekli elde ettikleri dolarları altına çeviriyordu. ABD elinde çok altın kalmayınca 1971’de altın-dolar bağını tamamen kopardı. Artık dolar getirene altın vermek zorunda olmayacaktı. Ancak bu şekilde tamamen sınırsız üretilebilecek dolara güveni devam ettirebilmek için bir kullanım alanı gerekiyordu. Böylece ABD, Suudi Arabistan ile anlaşarak tüm dünyada petrolün dolar ile alınıp satılması şartını getirdi.

Uluslararası para sistemi ‘Petro-Dolar Rejimi’ne geçince Amerika artık bir maddi üretim ülkesi olmaktan çıktı. Her yıl sürekli büyüyen dış ticaret açıkları vermeye başladı. Askeri harcamalar da tavan yaptı. ABD artık bu açıkları istediği kadar dolar üreterek kapatıyordu. Yani Amerikalılar dünyadan her türlü mal ve hizmetin, hatta insan kaynaklarının en kalitelisini alıyor ve karşılığında sadece üzerinde yeşil mürekkep bulunan kağıt parçalarını yani sınırsız doları veriyordu.

Amerikalılar için bu tatlı ve ‘Lüküs Hayat’ 2008’e kadar sürdü. Sınırsız doların şişirdiği balonlar bir anda patlayıp tüm finansal sistemi ve ekonomiyi tehlikeye soktu. Alarma geçen Fed, ülkenin 200 yıllık tarihinde üretilmiş baz paranın tam 3,5 katını bastı. Ancak bu da çare olmadı ve 2020 çöküşünde bir 5 katını daha piyasaya sürmek zorunda kaldı.

Fed’in para basmayı çılgınlık haline getirmesi Amerika’ya mal ve hammadde satan ülkeleri endişelendirdi. Ellerinde biriken trilyonlarca dolar ABD’de enflasyonun patlaması ile birden değersiz hale gelebilirdi. Bu topluluğa liderlik eden Çin dünyayı tekrar sınırlı paraya döndürme konusunda adımlar atmaya başladı. İlk olarak Pekin, ABD’nin 1971’de kopardığı altın-para bağını tekrar kurdu. Çin, Mart 2018’de dolar yerine kendi para birimi yuan cinsi bir vadeli petrol kontratı çıkardı. Bu yeni araç ile artık dünyanın en büyük petrol alıcısı haline gelen ‘Kızıl Dev’, ödemeleri dolar ile değil yuan ile yapabilecekti. Ayrıca Çinli yetkililer Rusya, İran, Venezuela vb satıcılara elde ettikleri yuanları Şangay’da altına çevirme garantisi verdi. 

Böylece Çin, ABD’nin Suudi Arabistan üzerinden kurduğu petro-dolar sistemi karşısına petro-yuan sistemini inşa ediyordu. İkinci önemli adım olarak Pekin, kilit ülke Suudi Arabistan’ı da petro-yuan’da yer almaya ikna etti. Suudi Maliye Bakanı Al-Jadaan 17 Ocak’ta Davos’ta, dolar dışında başka para birimleri ile de ticarete hazır olduklarını ilan etti. (2) 

ABD geçmişte dolar dışında para birimleri ile petrol ticareti yapmaya kalkışan Saddam, Kaddafi vb liderleri ve ülkelerini feci şekilde cezalandırmıştı. Suikastlar ve darbeler düzenlemekten çekinmemişti. Ancak belli ki kuvveti azaldığı için bu defa bir şey yapamıyor. ABD eski gücünde olsaydı, Çin’e yaklaşan Suudi Arabistan’da çoktan darbe olması gerekirdi.

Çin’in İran ve Suudi Arabistan’ı barıştırmaya çalışması ise işte sınırlı paraya dönüşte 3. bir adım olarak karşımıza çıktı. Çünkü bu iki ülke dünyanın en büyük petrol ve gaz satıcıları arasında yer alıyor. Pekin enerji hammaddesi satın aldığı bu iki ülkeye de milyarlarca dolarlık altyapı yatırımı sözleri vermiş durumda. Kızıl Dev bu barışı sağlarsa sadece bir üretim merkezi değil aynı zamanda bir diplomatik süper güç haline geldiğini de göstermiş olacak. İran ve Suudi Arabistan’ın Amerika’yı devredışı bırakarak Çin gözetiminde barışması, hem ABD’nin hem de sınırsız doların dünyadaki imajını ve güvenilirliğini ciddi şekilde bozar. Çok daha fazla ülkenin petro-dolar yerine petro-yuan sistemine sıcak bakmasına neden olur.

ABD-Çin mücadelesinde en önemli cephenin Tayvan olduğunu zannedenler yanılıyor. En kritik savaş alanı petro-dolar sistemidir. Çünkü dünya sınırsız doları rezerv para olarak kabul etmezse ABD hiçbir mal ve hizmet satın alamaz. Zira Washington’ın dışarıdan mal alabilecek kaydadeğer bir döviz rezervi yok. Üstelik borçları da arşa dayanmış durumda. Her yıl 700-800 milyar dolar masrafı olan ordu da doların rezerv para statüsünü kaybetmesi ile işlevsiz hale gelir. Çin, ABD ile Tayvan’da yıpratıcı ve sonu gelmez bir askeri mücadeleye girmek yerine yavaş yavaş ancak emin adımlarla petro-dolar sistemini ve sınırsız doları bitirmeyi amaçlıyor.

Dünya kaçınılmaz şekilde sınırlı paralara tekrar dönecek. ABD’nin ve demokratik hayatı savunan başka ülkelerin bu gidişata sınırsız para basarak direnmeye çalışması beyhude bir çabadır. Sınırsız paranın sonucu sadece üretimin azalması ve enflasyonun yükselmesi olacaktır. Demokrasi güçlerinin tek çıkar yolu merkeziyetsiz blokchain teknolojisi ve Bitcoin gibi sınırlı para niteliğine sahip kripto varlıklardır. Çünkü Çin liderliğindeki sınırlı paracılar kendi haklarına bu aşamada demokrasi vaad edemiyor. Bu nedenle merkeziyetsiz blokzincirlere ve Bitcoine düşmanlık ediyorlar. Demokratik ülkeler ancak merkeziyetsiz blokchain ve Bitcoine özgürlük tanıyarak otokratik rejimlere karşı tekrar üstünlük şansı elde edebilir. Biden yönetimi ülkede bankalar batmaya başlamışken sınırsız para ile enerji altyapısını vb baştan inşa edip hiç enflasyon oluşmayacağını sanıyorsa çok yanılıyor. Joe Biden ve Elizabeth Warren gibiler kripto düşmanlığını ya da Bitcoin madenciliğinde kullanılan enerjiye %30 vergi getirme hayallerini bir kenara bırakıp dünya para sisteminde neler olup bittiğini görmeli. Aksi halde demokrasi için gelecek karanlık bir hal alır…