Enterprise token kavramı hayatımıza henüz girmedi. Bu konuda dünyada ve Türkiye’de çeşitli girişimler olduğunu biliyorum. Bugün size enterprise token kavramından bahsedeceğim ve örnekler üzerinden, bu token’lar kullanılarak nasıl yeni iş modelleri kurulabilir anlatacağım.

Enterprise token’ı, dilimize “iş dünyası token’ları” diye çevirebiliriz ama bu yazı boyunca izninizle dilimize çevirmeden kullanacağım: Bu ifadeyle, gerek B2B gerek de B2B2C iş modellerinde kullanılacak ERC-20 veya ERC-721/1155 kategorisinde blokzincir token’larını kastediyoruz. Bu token’lar “security” yani menkul kıymet kategorisinde olmayıp, fayda (utility) kategorisine girerler ve mesela sadakat puanları formunda olabilirler. Yine de bazı iş modellerindeki token’ların security formuna da girip girmediği tartışma konusu olabilir. Örneğin Brave browser’ına entegre BAT ve UniSwap borsasının kendi token’ı UNI bu tür tartışmalı örneklerdir. UNI için utility token savunması da yapılabilir security token savunması da. Her iki işlevi yerine getiriyor derseniz siz de haklısınız. BAT ise bana sorarsanız halis muhlis bir enterprise token olmalıydı.

Enterprise token’larının özel bir kategori olmasına sebep olan en önemli özellikleri, başlangıç noktalarında kullanıcılara hizmet veren, aracılığın ötesinde tanımlı faydalar yaratan ve kullanıcılara fatura kesen bir firmanın olmasıdır. Örneğin kulüp fan token’ları veya Tether gibi stable-token’lar enterprise token sayılmazlar. “Enterprise token”ların iş akışlarında normal alış-veriş (B2C), şirketler arası ticaret (B2B), ve ikisinin çeşitli bileşkeleri (B2B2C, B2C2C vb.) yer alabilir.

Örnekler:

A) Hopi

Ülkemizde B2B2C modelinde işleyen Hopi isimli girişim yapısal olarak bir enterprise token olabilirdi ve şimdilerde oyunlarda ve metaverse’lerde gördüğümüz NFT örneklerine benzer şekilde merkeziyetsiz ve taşıyıcı bir platform üzerinde olmadığı için başarısız oldu. Örneğin, Hopi’nin tüm perakende mağazalarda indirim veya avantaj yerine geçmek üzere tasarlanmış olan “paracık” isimli puanları, (ki bugün tekrar düşünülse enterprise token formunda tasarlanmaları gerekirdi) rakip bir markanın altında olduğu için Migros mağazalarında bariz bir marka gerilimi yaratmıştı. Migros gibi perakendeciler, aslında sadece o değil, diğer tüm iş ortakları Hopi ile potansiyel marka ve algı çatışması içine girmişlerdi ve buradan win-win bir model çıkamadı. Dolayısıyla:

[1. Kural] Enterprise token sistemleri kendileri bir marka olarak öne çıkamazlar.

DeFi borsalarda veya kripto cüzdanlar içinde alınıp satılabilirler ama token olarak kendilerini reklamla tanıtamazlar.

İkincisi, tüm kullanıcı verileri tek bir merkezde ve bir şirketin veri tabanında toplanamaz. Bunun da ortaklar arasında paylaşılması veya daha iyisi kamu malı olması gerekir. Kamu malı demek, tüm veriler kullanıcıların kendilerine ait demektir. Blokzincirler yaygınlaşınca bu da bir kural olmak zorunda kalacak.

[2. Kural] Kullanıcı verileri tek bir merkezde toplanamaz. Merkeziyetsiz sistemlerde veriler kullancıların rızası olmadan alınıp satılamaz, saklanıp üzerlerinde big-data çalışması yapılamaz.

Hopi’nin atası olan Advantage Card (1997) isimli yine Boyner’in çıkarmış olduğu başka bir girişim, ve ondan sadece 5 ay önce çıkmış olan Yapı Kredi Taksit Kart, ülkemizin ne derece potent bir B2B2C enterprise token yatağı olduğunu göstermişti. Daha sonra yine ülkemizden, Paro isimli bir diğer girişim de aynı kaderi paylaştı Hopi ile. Bu tür girişimler Türkiye’de çok fazla başarı potansiyeli sahibi oldular ve hatta şu anda da çıkarabileceğiniz B2B2C bir sadakat puanı sistemi yine aynı potansiyele sahip olacak, aynı madeni kazacaktır. Yapılacak sadakat sistemleri yukarıda belirttiğim iki kurala uyarlarsa ve enterprise token formunda tasarlanırlarsa başarılı olabilirler.

Tüm bu proto enterprise token’ların çalışmayan ortak noktası neydi?

Bu eski ve önemli örneklerin hepsi merkezi yapıda idiler, zira blokzincir henüz icat edilmemişti. Sonucunda, iş ortağı olan işletmeler, veri ve marka değerinin tek bir database’de, tek bir merkezde toplanmasını kabul etmediler.

B) Google

Google iş modeli, arama motorunun yanındaki reklamı alanlarında, otomatik bir ihale ile dinamik olarak yayınlanan minik reklamlar vasıtasıyla, KOBİ’lere düşük bütçelerle kitlelere erişebilme şansı vermişti. Bu modeli Google icat etmemiş başka bir firmadan görmüş ve almıştı.

Google bunu, yani AdSense ve AdWords’ü yapmadan önce tanıtım-pazarlama işi her ülkede büyüklü küçüklü reklam firmalarının elindeydi. Az sayıdaki televizyon kanallarında değerli reklam alanları vardı ve bunlara sadece büyük firmaların gücü yetiyordu. Google gelince büyük reklamcılık çöktü. Ama bu sayede küçük KOBİ’ler de tüketicilere erişme şansı yakaladı. Tabii bu sırada internet kitlesi de sürekli büyümekteydi. Sonra bir gün bir bakıldı ki Google dünyanın en büyük reklamcısı olmuş. Facebook da onu takip etti ve ikinciliğe yerleşti. Bu iş nasıl oldu diye eski reklamcılar hala kafalarını kaşıyorlar.

Google iş modelinde, fiat para yerine enterprise token kullanılması durumunda, token’lar sürtünmeyi azaltıcı, ilginin taşıyıcısı ve değerin bir taraftan diğerine (B’den C’ye, B’den B’ye, C’den B’ye hatta C’den C’ye) aktarılması için de kullanılabilir. Örneğin, Google’a reklam veren küçük bir gözlükçü var: Gonca Optik olsun adı. Arama motorunda “gözlük” veya “çerçeve” sözcüklerini yazan birisi arama sonuçlarında çıkan Gonca Optik linkine basınca, o kullanıcı için Gonca Optik Google’a bir miktar, mesela klik başına 0.6 dolar ödüyordu.  Bu işlem otomatik olarak bütçesi bitene kadar defalarca tekrarlanıyordu.

Eğer Gonca Optik, bahsettiğim enterprise token’lardan topluca satın alıp, kendisiyle ilgilendiğini belirten her kullanıcıya o token’ları alış-veriş anında %15 indirim olarak verse, o zaman bu model kapalı devre güzel çalışabilir. Tabii Google yerine artık bu döngüyü başka bir girişim organize edecektir. Dikkat burada token’lar alış-verişte ödemede kullanılmıyor, sadece indirim amacıyla araya giriyor. Yani zaten alacağınız gözlüğe özel bir app kullanarak 1000 TL yerine 850 TL ödüyorsunuz, 150 liralık iskonto almak yerine token alıyorsunuz. Dolayısıyla merkez bankasının “token’lar ödemede kullanılamaz” yasağına da takılmıyorsunuz.

C) BAT neden başarısız oldu?

Brave tarayıcısı 31 Mayıs 2017’de çıkardığı BAT token’larını 30 saniye içinde satarak 35 milyon dolar toplamıştı ve o dönemde bir rekor kırmıştı. Tarayıcı içinde sürekli gördüğümüz reklamlardan token kazandırmaya dayalı iş modelini doğru düzgün çalıştıramıyor Brave ekibi. Kazancımız hep güdük kalıyor. BAT token’larını arada ilgi aktarıcı olarak ve sadece C—>B formunda tasarlamışlar. İşletmelerle yani reklam veren “B”lerle kendileri anlaşmalar yapıyorlar, onlarla C’yi karşılaştırmıyorlar. Aslında bu yazıyı İngilizce’ye çevirttirip okusalar ne hata yaptıklarını görebileceklerdi. C’lerin ve B’lerin kazancı sadece browser içinde kalmayıp gerçek dünya alış-verişlerine kadar uzanmalıydı.

Tabii bu yazı boyunca anlattığım enterprise iş modellerinin işlemesi için bir bileşene daha ihtiyaç var: Google’da SEO denilen işi yapan küçük ajanslar vardı mahalle aralarında. Onlara benzeyen yine küçük KOBİ toplayıcı şirketler gerekebilir. Ya da bu aracılık tamamen otomatik olarak bir süper-app tarafından gerçekleştirilebilir. DeFi dünyası bize bunların olabileceğini gösterdi.