Bugünkü yazımda içinde bulunduğumuz ve önümüzdeki yıl yaşanması muhtemel bazı önemli gelişmelere ışık tutacak bazı temel faktörleri anlatacağım. Bu temel faktörler, dünya finansında yakın zamanda ortaya çıkacak değişimlerin en sert sarsıntılarının yaşanacağı fay hatlarını işaret ediyor. Aynı deprem fay hatları gibi, finansal sarsıntıların da fay hatları var.

Önümüzdeki birkaç senede dünyada yaşanacak mali depremler henüz gerçekleşmeden önce hissedeceğimiz öncü sarsıntıların kaynağı olan fay hatlarını dört ana başlık altında teker teker inceleyelim:

1. Doların tahtından indirilmesi: Dünyada kriptoyu ve klasik finansı en çok etkileyecek gelişmelerin olacağı, bir numaralı kırılma hattı, doların tüm dünya ticaretinde kullanılan rezerv para olmaktan çık(artıl)ması yönündeki gerilimden kaynaklı. Bunun öncü sarsıntıları şu anda kuvvetle gerçekleşmekte. Doların merkez bankalarının tuttuğu rezervlerdeki payı 2001’de yüzde 73 iken, 2021’de bu oran yüzde 55’e, bir sonraki yıl 2022’de ise yüzde 47’ye düştü. (Kaynak:1) Buradaki fay hattına işaret eden olay, rezervlerdeki dolar oranındaki son bir yıllık düşüşün, geçmiş 20 yıl ortalamasından 10 kat daha hızlı gerçekleşmesiydi. Dolar için çok olumsuz bu gelişmeye sebebiyet veren etmenlerin bir kısmı içeriden, yani doların sahibi olan kurumdan (Fed) ve son 40 yılda Amerikan devlet ve özel sektörünün birlikte aldığı yanlış kararlardan, bir diğer kısmı ise dışarıdan kaynaklı. Dış kaynakların en önemlilerini de ikinci ve üçüncü maddelerde irdeledim. İç kaynaklı yanlışların önemli başka bir sonucu olan Amerikan bankalarının batışlarını ise an itibariyle canlı yaşamaktayız.

2. Dünya konjonktüründeki değişme sonucunda global ticaretin aksının kayması: 2022 Şubat sonunda başlayan Rusya-Ukrayna savaşı ile ortaya çıkan yeni dünya konjonktürü, güçlü bir momentumla ülkeleri iki kutuptan birisinde yer almaya zorluyor. Bu iki kutuptan birincisine Batı kulübü deniliyor: Bu kulüpte, ABD, İngiltere, Kanada ve Avustralya gibi anglo-sakson ağırlıklı ülkeler ile Almanya, İtalya, Japonya gibi İkinci Dünya savaşında yenildiği Amerika tarafından siyasi ve ekonomik olarak kendi tarafında yer almaya zorlanan ülkeler ve bir de bunların etkisinde kalıp bağımsız davranamayan diğer Avrupa ve Asya ülkeleri yer alıyor.

Son 30 yılda dünya üretim ve ticaretinde dev bir fabrika görüntüsü çizmiş olan Çin, onun kültürel ve ekonomik hinterlandı sayılabilecek bazı Asya ülkeleri ve ardından, dünyanın enerji deposu olan ülkeler; başta yüzde 11 emtia ihracatı ile dünyanın en büyüğü olan Rusya, ardından Suudi Arabistan ve İran gibi petrol zengini ülkeler, nüfus sıralamasında dünyada birinci sıraya yerleşen ve geleneksel olarak bağlantısız (yani kutupsuz) dev Hindistan, hem nüfus hem doğal kaynaklar hem de sanayi olarak gelişkin ve nisbeten bağlantısız bir başka büyük ülke Brezilya... Bu ikinci grup ülke, topluca BRICS+ denilen yeni dünya kutbunu oluşturuyorlar ve her geçen gün de büyüyorlar. Bu ülkeler Çin ve Rusya liderliğinde birleşip ABD’ye kafa tutmakta ve Batı’ya alternatif bir coğrafi-siyasi fay hattı oluşturmaktalar.

İşte önümüzdeki birkaç sene içinde dünyada ekonomik sarsıntılar yaratacak ikinci büyük fay hattı bu küresel bölünmenin kalbinde yatıyor. Batı kutbu karşısında yer alan ülkeler özellikle enerji alanında alış-veriş yaptıkları ticaret aksını kaydırarak, ödemelerde farklı alternatifler kullanarak aktif bir biçimde doların rezerv para tahtından inmesine yardımcı oluyorlar. Ancak bu ülkeler, henüz dolara alternatif güçlü bir rezerv para adayını ortaya çıkarabilmiş değiller.

3. Dünya enerji sektörünün tayin edicisi olan grubun fikir değiştirmesi: Dünyada ülkeler dışında küresel fay hatlarına çok fazla etki eden iki büyük ekonomik güç unsuru daha var. Bu iki unsuru daha önce bir iki yazımda Taşçılar ve Kağıtçılar diye adlandırmıştım. Bu tabirler, sırasıyla dünyadaki fosil enerji üretimi ve dağıtımını kontrol eden grup (Rockefeller) ile global bankacılık sistemi ile birlikte fiat paraların üretim ve dolaşımını elinde bulunduran grup (Rotschild) tanımlıyor. Taşçıların, Kağıtçılar ile yirminci yüzyılın başından bu yana devam eden derin iş ortaklıkları bulunuyordu. Bu iki grup pek çok sanayi, banka ve finans kurumunda da halen ortaklar. Ancak bu ikisinin en görünür iş ortaklığı 1970’lerin ortasından itibaren Amerikan devleti ve onun askeri ayağı Pentagon tarafından da siyasi/askeri olarak desteklenen “petro-dolar” başlıklı ortaklıktı. İşte bu iş ortaklığını, gruplardan biri, Taşçılar, 2021 yılı başında sonlandırmaya karar vermiş görünüyor. Karar tarihi konusunda hata yapmış olabilirim, bu karar 2020’de, hatta daha da önce alınmış olabilir, ancak 2021 başından bu yana verilen kararın sonuçları açık ve net olarak görülmekte.

İşte bu fikir değişikliğinin yarattığı fay o kadar derin ki, hem birinci maddeyi doğrudan hem de ikinci maddedeki konjonktür değişikliğini etkilemekte. Kağıtçıların dolarına alternatif olarak yakın gelecekte nasıl bir rezerv para ortaya çıkacağı konusunda (emtia bazlı mı yoksa saf kripto mu) Taşçıların da henüz net bir kararının olmadığı anlaşılıyor. Fiat paraların, örneğin Çin’in para birimi yuanın ve rublenin, rakip grup olan Kağıtçıların denetiminde olduğunu hatırlatayım.

Ve nihayet:

4. Kripto para teknolojilerinin yaygınlaşması ve geleneksel finans tarafından da kullanılmaya başlanması: Temel bir fay hattı olarak kripto paraları ve bunları geliştirmeye yarayan teknolojilerin yaygınlık kazanmasını son sırada ele aldım. Ancak bilmek gerekir ki, üçüncü maddede bahsettiğim iş ortaklığının bozulmasının neticesinde Taşçılar, 2022’de ilan ettikleri “finansal varlıkların tokenizasyonu” projelerine bu sene hız verdiler. Bu grubun iki büyük banka ortaklığı, JP Morgan ve Citigroup, ayrı ayrı yayınladıkları iki rapor ile 2030 yılına kadar trilyonlarca dolarlık varlığı blokzincir üzerine transfer edeceklerini, dolayısıyla Kağıtçılarla tam kopuş planladıklarını açıkça ilan ettiler.

Kaynaklar:

1- thecradle.co/article-view/24080/de-dollarization-kicks-into-high-gear