Hem Türkiye’de hem de tüm dünyada, medyada ve özellikle ekonomi çevrelerinde 10 yıllardır büyük bir oyun oynanıyor. Üstelik gözümüzün önünde ve biraz düşünsek tamamen bozulacak çirkin bir hile bu.

“Dolar düştü ya da arttı” diyorlar. Her yerde duyduğumuz için biz de sorgusuz sualsiz bu söylemi kabul ediyoruz. İyi ama dolar artıyorsa fiyatların düşmesi gerekmez mi? Gidin sorun bakalım Amerikalılara, dolar dönem dönem çok artıyorsa fiyatların hiç anlamlı şekilde düştüğünü ve orada kaldığını görmüşler mi? Aksine az ya da çok Amerika’da da tüm dünyada da fiyatlar sürekli artıyor.

Dolar arttı dediklerinde DXY Endeksi’nin yükselmesini kast ediyorlar. Bu endeks doların altı büyük küresel para birimine karşı durumunu ölçer. Bu altı para birimi ise euro, Japon yeni, İngiliz sterlini, Kanada doları, İsviçre frangı ve İsveç kronudur. Aslında bu para birimlerinin hepsi üzerinde az ya da çok enflasyon var. Yani hepsi gerçek hayatta kullanılan mal ve hizmetler karşısında değer kaybediyor. Dolar arttı dedikleri zaman aslında olan doların mal ve hizmetler karşısında değer kazanması değil. Sadece gerçek ürünler karşısında bu altı para biriminden daha yavaş değer kaybetmesi!

Gerçekte ne kadar büyük olursa olsun bu küresel para birimlerinin hepsi mal ve hizmetler karşısında değer yitiriyor. Adeta güneşte bırakılmış dondurma gibi eriyorlar. Çünkü ABD 1971’de dolar ve altın bağını tamamen kopardı. O tarihe kadar ABD doları belli bir fiyattan altına, diğer tüm para birimleri de dolara bağlıydı. Amerika bağlantıyı kesince tüm diğer para birimlerinin de altın ile bağı yani altın ile konulmuş sınırı tamamen yok oldu. Böylece tarihte ilk defa bütün dünya bir sınırsız para deneyine girmiş oldu.

Grafikler ile daha net bir şekilde anlayabilirsiniz. Aşağıdaki ilk grafikte ABD Dolarının gerçek ürün ve hizmetler karşısında satın alma gücünü, devletin kuruluşundan itibaren görüyorsunuz. 

(Grafik 1)

Bu grafikte 1914’e kadar dolar bir şekilde altına bağlıydı. O nedenle satın alma gücünde dalgalanmalar vardı. Bir artıyor bir düşüyordu. 

İkinci grafik ise 1914 sonrasını gösteriyor. Yani dolar ve altın bağının önce yavaş yavaş sonra tamamen koparıldığı dönem. Aşağıda inceleyebilirsiniz.

 

(Grafik 2)

İkinci grafikte görünmeyen 1871-1914 döneminde tüm dünya para birimleri gibi dolar da %100 altın karşılığı basılabiliyordu. Bir başka deyişle merkez bankaları kasalarında bulunan altının değeri neyse ancak o kadar kıymette kağıt para basabiliyordu. 1914 Başında ABD bu oranı %40’a düşürdü. 1944’te Oranı kaldırdı ancak doların altına mecburi dönüşümünü korudu. 1971’de ise Doların altına zorunlu konvertibilitesini de tamamen ortadan kaldırdı. İşte altın sınırının kaldırıldığı süreçlerin başladığı 1914’ten itibaren doların gerçek mal ve hizmetler karşısında sürekli değer kaybettiğini görüyoruz. Yani dolar sınırsız bir para birimine dönüşürken, ekonomide mal ve hizmet üretiminde gerçekleştirilen artışdan çok daha hızlı bir şekilde dolar üretildi. Daima ekonomik büyüme hızından daha hızlı para basıldığı için sürekli enflasyon meydana geldi ve dolar değer yitirdi. Zaten grafik açıkça gösteriyor: Amerikan Doları 1914 başından itibaren satın alma gücünün %95’inden fazlasını kaybetmiş.

Bir başka anlatım ile özellikle 1971’den sonra tüm dünya para birimleri tamamen sınırsız hale geldi. Öyle ise hepsi gerçek mal ve hizmetler karşısında devamlı değer kaybediyor. Dolar arttı dedikleri zaman sadece doların diğer altı para biriminden daha yavaş değer kaybetmesini anlatmış oluyorlar. Gerçekte ne dolar, ne euro, ne yen, ne sterlin, ne Kanada doları, ne İsveç kronu ne de başka bir para birimi, hiçbiri ekonomide üretilen mal ve hizmetler karşısında uzun vadeli ve anlamlı şekilde değer kazanamaz. Çünkü hepsi merkez bankaları tarafından sürekli, herhangi bir sınırlama olmadan bedavaya üretilip piyasaya boca ediliyor. Artık kağıt basma ile filan da uğraşmıyorlar; 1-2 bilgisayar tuşuna basmaları yeterli.

Bu durumda yurt içinde ya da yurtdışında doların ya da herhangi bir para biriminin artışından bahsetmek son derece komik ve büyük bir yalan. Mevcut sınırsız para sisteminin devamından yana olan Amerikalı ya da uluslararası aktörler ve tabi çıkarları onlarla birlikte olan bir takım finansçılar, bankacılar ya da medya mensupları, dolar sınırsız üretilirken ve aslında sürekli değer yitirirken zaman zaman ‘dolar artıyor’ diyerek sanki ABD doları hala kuvvetli bir rezerv paraymış gibi bir algı oluşturuyorlar.

Bir an her gün gerçeği söylediklerini düşünün: “Dolar mesela 1 bardak kahve karşısında bugün de değer kaybetti, bu hafta da değer yitirdi, bu ayı da ekside kapattı. Dolar bir bardak kahve karşısında onca faiz artışına rağmen bu yıl da şu kadar düştü…” Ne olurdu? Kimsenin dolara karşı güveni kalmazdı değil mi?

Uzun vadede gerçek mal ve hizmetlere karşı sadece sınırlı olan para birimleri değer kazanabilir. Çünkü ekonomi büyüdükçe bu sınırlı varlıkların miktarı genelde o hızda artamaz. Buyrun grafiklerde görelim:

Sınırlı paralarla ilgili ilk grafikte altının nasıl uzun vadede dolar karşısında sürekli değer kazandığını açıkça görebilirsiniz: 

(Grafik 3)

Bu da gümüş, elbette durum pek farklı değil.

(Grafik 4)

Ve yeni sınırlı para Bitcoin. 2009 Başlarında çalışmaya başladı. 2010’da İlk kez kriptopara borsaları açıldığında 0,25 dolara bitcoin almak mümkündü. (1) Bugün düşmüş fiyatı 17 bin dolar. Yani 12 yılda dolar karşısında 68 bin kat yükseliş yapmış. Grafikte sürekli ve hızlı değer artışı açıkça görülüyor. 

(Grafik 5)

Başlangıçta söylediğim gibi dolar artıyor olsaydı fiyatların düşüyor olması gerekirdi. ABD merkez bankası Fed 2022 yılında müthiş bir daraltıcı para politikası uyguladı. Sonuç olarak dolar DXY Endeksi’nde hızla yükseldi. Ama soruyorum: Amerika’da ya da dünyanın başka bir yerinde fiyatların ciddi şekilde düşdüğüne şahit oldunuz mu? Dolar artıyor olsa, güçlü şekilde değer kazanıyor olsa, mal ve hizmet fiyatlarının da boşluğa bırakılmış taş gibi düşmesi, çakılması gerekmez miydi?

Aksine, bu durum dolarda değil sınırlı paralarda görülüyor. Özellikle de en yeni devreye giren ve bu nedenle en hızlı değer kazanan bitcoinde. Örneğin 22 Mayıs 2010’da bitcoin tarihte ilk kez gerçek bir malın satın alımında kullanıldı. 2 Adet pizza 10 bin bitcoine el değiştirdi. O dönemde bu pizzaların dolar fiyatı ise 25 dolardı. (2) Günümüze geldiğimizde bu 2 pizzanın dolar fiyatı resmi enflasyon oranlarına göre bile 25’ten 34,11 dolara yükseldi. (3) Oysa aynı pizzaların bitcoin fiyatı 10 bin’den 0,002 bitcoin civarına düştü! 
Daha pahalı bir ürünle örnek verelim. Mesela 2022 model bir Ferrari 296 GTB spor arabanın fiyatı bugün 322 bin 986 dolar. (4) Aynı araç Mayıs 2010’da var olsaydı, resmi ABD enflasyonuna göre, fiyatı 236 bin 723 dolar olurdu. Oysa bu aracın bitcoin fiyatı 2010-2022 arasında yaklaşık 947 bin bitcoinden, sadece 19 bitcoine düşerdi! Hangisi boşluğa bırakılmış taş gibi çakılmış? Yani hangisi müthiş güçlüymüş?

Pizza fiyatlarına dönüp duruma bir de altın ile bakalım. 22 Mayıs 2010’da altının onsu 1179 dolardı. (5) Bugün ise ben bu yazıyı kaleme alırken 1872 dolar. Resmi ABD enflasyonunu da işin içine kattığımızda, 22 Mayıs 2010’da iki pizzanın altın fiyatı 0,0212 ons iken bugün 0,0182 onsa düşmüş. Gördüğünüz gibi bitcoin ve altın gerçek ürünlere karşı sürekli değer kazanıyor oysa dolar hızla değer kaybediyor.

Açık gerçeklere rağmen, bugün televizyonu açtığınızda, gazete okuduğunuzda ya da sosyal medyaya baktığınızda ne görüyorsunuz: “Bitcoin öldü, altın eh işte zaten senelerdir aynı yerde. Ama dolar, uçtu gitti.” Hatta dolar biraz DXY’de yükselsin bazıları hemen ‘Almighty Dollar’ diyor. Yani ‘Ulu, her şeye gücü yeten dolar’. Utanmasalar Allah diyecekler.

Hitler’in meşhur propaganda bakanı Joseph Goebbels’e atfedilen bir söz vardır:

“Yalan ne kadar büyük olursa, inanan o kadar çok olur“…


Kaynaklar:

(1) https://www.statmuse.com/money/ask/bitcoin+price+2010

(2) https://www.investopedia.com/news/bitcoin-pizza-day-celebrating-20-million-pizza-order/

(3) https://data.bls.gov/cgi-bin/cpicalc.pl?cost1=100&year1=200901&year2=202210 

(4) https://www.ferrarilakeforest.com/2022-ferrari-296-gtb-price/

(5) https://sdbullion.com/gold-prices-2010