Dijital sanat, telif hakları korumasının zorluğu ve kopyalanma kolaylığı nedeniyle zor ve yavaş gelişen bir alandı fakat NFT’ler bu problemlere çok verimli çözümler buldu. Bu çözümler sayesinde hayatımıza çok hızlı bir giriş yaptı. NFT’lerin hayatımızdaki etkisinin artmasıyla beraber bazı tartışmaların önemi de aynı oranda artıyor. Bahsi geçen tartışmaların biri de NFT koleksiyonlarını oluşturan parçaların sanat eseri olup olmadığı konusu… 

Hukukumuzda sanat eseri “Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri” şeklinde tanımlanıyor. 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu eser gruplarını tek tek sayıyor. Böylece, bu gruplar içinde sayılmamış hiçbir ürün, eser statüsünü kazanmıyor. 
Her ne kadar eser grupları kanunda tek tek sayılıyor olsa da grupların içerisinde bulunan çeşit konusunda bir sınır bulunmuyor. Dijital sanat eserleri, sayılan gruplardan herhangi birine dahil olduğu sürece hukuken eser sayılıyor. Kanunda geçen tanımda “hususiyet” kelimesi de çok önemli. Bahsi geçen hususiyet kavramı eser üzerinde sanatçının özgün etkilerinin bulunması anlamını taşıyor. Örneğin; 19. Yüzyıl’da İzlenimciler olarak isimlendirilen bir grup sanatçı, atölyelerde ayrıntılı ve gerçekçi resimler yapmak yerine dış mekanlarda veya doğada hayatın bir anını resmetmeye karar verdiler. Bu sebeple resimlerini doğal ışıkta, hızlı ve gevşek fırça darbeleri ile yarattılar. Her bir eserdeki fırça darbeleri, eserde kullanılan ışık veya eser için atölye dışında çalışılması ayrı ayrı hususiyet örnekleridir. 

NFT koleksiyonlarını incelediğimizde binlerce parçadan oluştuklarını görüyoruz. Koleksiyonda bulunan parçaların hepsi tek tek üretilmiyor. Kabaca anlatmak gerekirse, koleksiyon için önce karakter/karakterler, ardından bu karakterlerin kullanacağı çeşitli eşya ve/veya özellik setleri üretiliyor. Üretim safhasının ardından özelliklerin ve eşya nadirlik oranlarının belirlenip yazılım yardımı ile karakterlere algoritmik olarak yerleştirilmesi ile koleksiyon tamamlanıyor. CryptoPunk koleksiyonunu incelediğimizde görüyoruz ki, #5822 sayılı parça koleksiyonun bugüne kadar satılan en pahalı parçası olmuş. Onu bu unvana taşıyan özellikleri ise çok nadir olan Alien cildi (%0.09), bandanası (%5) ve karakterin sadece bir eşyasının olması (%2). Bu özellikleri sayesinde #5822 sayılı parça, Şubat 2022’de 8.000,00 ETH fiyat ile satıldı. 

Peki, 11 tip ve 87 özellikten oluşan bu koleksiyonda hususiyeti sağlayan nedir? Koleksiyonun temelini oluşturan toplam 98 özelliği algoritmik olarak birleştirerek 10.000 parçalık koleksiyon haline getiren, bir yazılım. Tam bu noktada karşımıza “generative art”, yani üretken sanat konusu karşımıza çıkıyor. Bir görüşe göre, “üretken sanatın net bir tanımı bulunmamakla birlikte, ‘tamamen veya kısmen otonom sistemler kullanılarak yaratılan sanat’ anlamına gelmektedir”.1 Başlıkta yapmış olduğum “Fordist Sanat” betimlemesinin sebebi de bu üretim şekli... Fordist üretim, üretim hattında standartlaştırılmış ve seri üretime uygun parçaların kullanımı ile işçilerin bant hattında kendilerine materyallerin ulaştığı bir üretim modeli ve ismini de Henry Ford’dan alıyor. NFT koleksiyonları için karakter ve eşya setlerinin hazırlanıp yazılım yardımı ile birleştirilmesi ile binlerce parçalık koleksiyonlar oluşturulması Fordist üretimi çağrıştırıyor. 

Bu noktada şu soru karşımıza çıkıyor: Bu şekilde üretimi gerçekleştirilen NFT koleksiyonları sanat eseri midir? 

Bu sorunun cevabı hala tartışılıyor. Öncelikle en büyük problem, bu eserlerde yapay zekanın rolünün net olmaması. Dünyada kabul gören bir görüş, yapay zekanın ürettiği eserlerin telif hakkı kapsamına girmediği yönünde. Koleksiyonların oluşturulmasında yapay zeka kullanılması, bu açıdan bir zorluk oluşturuyor. NFT koleksiyonunun parçalarını oluşturan karakterin hususiyetini, yapay zekadan ya da koleksiyonu oluşturan kişiden/kurumdan hangisinin tayin ettiği hususu net değil. Fikrimce hususiyetin büyük bir bölümünü yapay zeka/yazılım oluşturuyor çünkü koleksiyonun temel parçaları kişi/kurum tarafından üretilmiş olsa bile, bu parçaların birleştirilmesi yaşamsal bir işlem yapay zeka tarafından gerçekleştiriliyor. Bir diğer sorun ise, koleksiyondaki tüm parçaların ya da bu parçaların yaratılmasında kullanılan karakter ve eşyadan hangilerinin telif korumasına dahil edilebileceği. Bu sorunun henüz bir çözümü yok fakat fikrimce bir NFT koleksiyonundaki parçaları oluşturan her bir özellik ya da eşya ayrı ayrı telif hakkına konu olursa, yazılımın işleyerek ortaya çıkardığı her bir parça derleme eser statüsünde değerlendirilebilir. Derleme eser, eserlerin belirli bir amaç ve hususi bir plan dahilinde, derlenen eserlerin üzerindeki fikri haklar sabit kalmak kaydıyla içeriği seçme ve düzenlemeler ile düşünce yaratıcılığı sonucu oluşan eserlerdir. Tabii derleme bir eser oluşturulabilmesi için temel şart, derlemede kullanılacak eserlerin hak sahiplerinden bu derleme sırasında eserlerinin kullanılması ile ilgili olarak izin alınmasıdır. 

Sonuç olarak bu parçaların hukuki açıdan eser niteliğine haiz olup olmadığı henüz netleşmiş değil ve yakın zamanda bu hususun netleşeceğini söylemek zor. Çünkü öncelikle koleksiyonda hangi bölümün telif hakkı korumasına alınacağı konusunun netleşmesi gerekiyor. Ayrıca dünyada yapay zekanın telif hakkına dair başka bir tartışma daha devam ediyor. Bu iki konu netliğe kavuşmadan NFT koleksiyonlarında bulunan parçaların eser statüsünü belirlemek bir süre daha mümkün olmayacak.

1 ÇAĞLAYAN AKSOY Pınar, ÖZKAN ÜNER Zehra, NFT Fikri Haklar Çerçevesinde Bir Değerlendirme, Telif Hakları Genel Müdürlüğü, Ankara 2023